Rus-Kafkas savaşının sona ermesinin üzerinden 159 yıl geçti

21 Mayıs 1864 tarihinde, Rus-Kafkasya Savaşı sona erdi...  İmparator II.Aleksander, Çar Naibi ve Kafkasya Orduları Başkomutanı Grandük Michael’e yazdığı kutlama mektubunda “... Bana imrenilecek/kıskanılacak bir hediye nasip oldu; Batı Kafkasya'nın fethi ile, bir buçuk yüzyıl önce başlayan işi tamamlamak bana nasip oldu, bu benim için imrenilecek değerli bir hediyedir ...” diyor.

Rus-Kafkasya Savaşı, Rus devleti tarihine trajik çok sayfalar yazdı. Bu bir sömürge savaşıydı,  Kafkasya halklarına karşı bir esir alma savaşıydı. Bu savaşın merkezinde Çerkes topraklarının sahip olduğu jeopolitik ve askeri stratejik önem yer almaktaydı. Savaş sırasında ve savaşın bitiminden sonra İşlediği suçların tarihsel sorumluluğundan ve bu suçların tarihinde yer alması halinde Rusya’nın dünya devletleri karşısında düşeceği durumdan korkan Çarizm, bu savaşın gerçek kapsamına ve özellikle savaşın sonuçlarına yasak getirdi. Yapılanlar bir savaş olsaydı bu şekilde yasaklama getirilmeyecekti, yapılanın savaşı çok aşan bir suç (soykırım) olduğunun farkında oldukları için bu yasakları getirdiler. Çarlık zamanında getirilen bu yasaklar Sovyetler birliği zamanında başka bir biçimde sürdürüldü ve o zamanın tarihi malzemeleri büyük ölçüde tahrif edildi. Sovyet döneminde, bu savaşla ilgili gerçeklerin saklanması politikası, Sovyetler Birliği’ni oluşturan halkların dostluğuna “zarar vermemek” gerekçesi ile devam etti. Sonuç olarak, Kafkasyanın işgaliyle ilgili olarak  klişeleşmiş hale gelen bir bakış açısı ve anlayış yaygınlaştırıldı.

Kafkas savaşı uzun vadeli bir plan dahilinde, son derece agresif ve acımasız  bir şekilde, tüm çarların ve çariçelerin tutarlı ve kararlı sertliği ile yürütüldü. (Çar I.Nikolai 1842’de Kafkasya orduları başkomutanlığına atadığı General Neudgard’a şöyle yazdı; “Direnen her şey imha edilecek ...”, Bu talimatın sonucunda Dünyada  klasik çağdan beri bilinen eski yerleşimler,  yüzyıllar boyunca varlığını sürdüren anıtlar, yerel kültür ve medeniyetler yok edildi. Otokton halklar soykırıma uğratıldı, soykırımdan arta kalanlar yerlerinden edildi, yerel sınırlar ortadan kaldırıldı.

-Katliam politikasının en yüksek seviyesine ulaştığı dönem savaşın son yıllarıdır. Savaş ve katliamla harap edilen arazinin sistematik kolonizasyonu gerçekleştirildi. Yirmi yıl önce St.Petersburg’da oluşturulan Kafkas Komitesinin planlarının en şiddetli uygulamaları savaşın son yıllarıda, 1858'den itibaren uygulandı. Bu plan, Kuzey Kafkasya'nın yerli nüfusunun neredeyse üçte birinin  topraklarından tahliyesi ve bu toprakların Ruslara ve  aralarında askeri-büroükratik sınıfa, Kozaklara aktarılmasını öngörüyor. Bu aktarımda Kafkas komitesi üyeleri kendilerini de unutmadılar. Tüm etnik topluluklar yerlerden edildi ve uzak yerlere sürüldü. Kafkas komitesi planı ile ilgili olarak Rus askeri gazeteci General R. A. Fadeev şunları yazdı: “Komitenin üyeleri savaştıkları halkı iyi tanıyorlardı, o nedenle Kafkas Komitesinin  projesi dağlıların Rus işgaline rıza göstermeyeceklerini ve topraklarını terk edeceklerini, önemsenmeyecek azınlıkta bir kısmının topraklarını terketmeden kalabileceğini öngörüyordu.  Savaşma gücü olanların topraklarını terk ederek Türkiye’ye gideceğini ve onlardan kurtulunacağını, savaşma gücü olmayanlarında Çarlığın istediği düzlüklere yerlere yerleştirileceğini ve bunun artık tehlike arzetmeyeceğini öngörüyordu. ’’ Böylece, plan sadece tahliyenin büyüklüğünü belirlemekle kalmadı, aynı zamanda tahliye edilenlerin gönderilmesi gereken yönü de öngördü.

Gelecekte göreceğimiz gibi, kitleler tarafından tahliye edilen karadeniz kıyılarına sürüldü ve Çarlık tarafından sunulan tüm koşulları kabul edeceğini söyleyen ve Kafkasya'da kalmak isteyenler bile gemilere zorla bindirildi, sürgün ulusal bir felaket haline geldi. Savaş, yüz binlerce hayatı,  etnik grubun neredeyse tüm maddi ve manevi kültürünü yok etti ve daha da fazlası sosyo-politik gelişimini ortadan kaldırdı. Hayatta kalanların yüzde doksanı tarihi anavatanlarından kovuldu. Bu şekilde sürgüne uğratılan Çerkes halkının torunları dünyaya dağılmış olarak, bugün Suriye, Türkiye, Ürdün, ABD, İsrail, Sudan, Mısır, Tunus, Libya, Irak, Almanya, Fransa, Bulgaristan, BAE, Kanada, Hollanda, Avustralya ve diğer birçok ülkede yaşıyor, Sürgüne uğratılan Çerkes halkının yüzde onu anavatanlarında yaşıyor. Kafkasya’nın işgalinin kısa sürede sonuçlandırılması için ordusu ve modern silahları olmayan Çerkeslere karşı, iyi eğitimli, normal orduyu aşan, modern silahlarla donatılmış adeta savaş makinası durumundaki Çarlığın Kafkasya ordusu savaşın son yıllarında 250 bin askere ve memura ulaşmıştı. Çerkeslerin düzenli bir ordusu olmadığı için, direnişi, yurt savunmasını halkın milis güçleriyle yürütmüştür. Savaş sırasında Çarlık sömürgeciliği bir çok yöntemi kullanmıştır: ekonomik zorlama, “ayrıştır ve işgal et” politikası ile halkları bölüp birbirine karşı kışkırtmak…   

Kısa sürede sonuçlanacağını düşünerek başladığı Savaş uzamaya başlayınca savaş boyunca taktikleri de değişti – Savaş ‘’Bölgenin keşfi’’ ve bu keşiflerden elde edilen bilgilerle "isyancıları'' ortadan kaldırıp kolayca işgal edebilmek düşüncesiyle başlattığı savaşı Çarlık Ordusu Generalleri tarafından dikkatlice geliştirilen askeri plan ve eylemlerle sonuçlandırabildi. Böylece, General A. Velyaminov (1833) planına göre, çok sayıda askeri yapının, tahkimatların, Çerkes topraklarındaki kalelerin inşası, Çerkeslerin Yaylalarından çıkarılıp yerine Kozaklarının yerleştirilmesi, insanların barınma ve yaşam koşularının ortadan kaldırılması, bölgenin insansızlaştırılması (etnik temizlik) yapılması, 30 yıl sonra, Kuban bölgesinin komutanı olan General Evdokimov daha da korkunç bir planı yaptı, Bu planın birincil hedefi tüm Çerkesya bölgesini “Çerkeslerden temizlemeye” yönelikti. 24 Haziran 1861'de Rus İmparatoru, sanki burada kimse yaşamıyormuş gibi bakir bir toprak varmış gibi bölgeye Rusların yerleştirilmesine yönelik “Kuzey Kafkasya Yerleşimi Üzerine” talimatını yazıp imzaladı.

Rus-Kafkas Savaşı sırasında yüzlerce Çerkes köyü yeryüzünden silindi. Toprak yakma taktiklerini başarıyla uygulayan kraliyet ordusu, tüm canlı ve cansızları yok etti. Decembrist A. Bestuzhev bir acıyla, Çerkes topraklarına "iyi niyetlerle gelmedik’’ diye yazdı: "köylerini yaktık, ekmekleri, samanları yok ettik ve külleri arkamızdan süpürdük." Kendi planı doğrultusunda yıkıcı eylemler yürüten A. Velyaminov daha sonra şunları yazdı: "Yürüyorduk, arkamızda çıkardığımız yangınlar... yaktığımız köyler yanıyordu. Geriye dönüp bakmak korkutucuydu."

Çarlık birliklerinin dağlılara karşı zulmünü ortaya koyan savaşa katılan Rus yazarların birçok tanıklığından alıntı yapılabilir. Bu nedenle, Akademisyen P. G. Butko, askeri arşivlerden elde edilen verilere dayanarak "Kafkasya'nın Yeni Tarihi Üzerine Materyaller" kitabında (St. Petersburg, 1989, Bölüm II), çarlık birliklerinin sayısız seferini anlatıyor. İşte bunlardan bazıları: - Ekim 1787'de, General-enchef Tekkeli, büyük bir birlik kolordusuyla Kuban'ın sol kıyısında bir sefere çıktı, bunun sonucunda 300'den fazla düşman köyü "tahrip edildi ve yakıldı ... Ekmek ve saman yok edildi ve her taraf harap oldu";

- Ağustos 1788'de, Anapa'dan çok uzak olmayan Kuban'dan 20 verst yakınında, savaşta 800'e kadar Çerkes öldürüldü, beş köyde  2 bine kadar ev yıkıldı, mülklerine el konuldu;

-1790'ın ilk yarısında, sözde General Rosen, Psı ku ve Psıkaş nehirleri arasında 50 mil boyunca Çevre Köyleri yaktı;

- Ayrıca 7-9 Ekim tarihleri ​​arasında Marta Nehri'nde 3 köyü yok etti. Başka bir müfrezenin güçleri 8 köyü tahrip etti ve Kuban'ın sol kıyısını takip ederek Temirgoevites'in sınırlarına kadar yol boyunca 28 köy yaktı;

- “Cirassian Auls'taki zafer alayı (1821-1825) F. Shcherbin'in yazdığına göre, General Vlasov'un kampanyaları, bol miktarda“mahsul” verdi: düzinelerce yakılan Köyüler, öldürülen masum çocuklar, yaşlı insanlar, kadınlar, erkekler ... ("Kuban Kazak Ordusu Tarihi", Yekaterinodar, 1913) ";

-1861 Mart ayında, Belaya ve Hodz nehirleri arasında General Evdokimov birlikleri 90 Çerkes köyünü yok etti (Rus Bülten, 1889, No. 7);

- Vandalizmin en acımasız örnekleri, Çerkeslerin kesilmiş  kafalarını toplayarak ve daha sonra tıbbi deneyler için diğer ülkelere gönderen Kuban hattının komutanı General Zass'ın “eylemleri” idi. İnsanları korkutmak için,  öldürülenlerin başlarını kazıklara dikti ve köylere yol boyunca yerleştirildi ...

Bunu görenlerin kalplerinin buna dayanması, insanın bunu nasıl yapabileceğini anlamaları mümkün değildi! Bu güne kadar Kuban'ın büyük köylerinden birinin bu mahlukun adını taşıması şaşırtıcı değil. Bunlar Çarist birliklerinin savaş dönemi boyunca “keşifleri” idi: aydan aya, yıldan yıla, birikmiş servetin yok edilmesi ve soygunu ile birlikte Çerkesya nüfusunun hedeflenen imhası gerçekleştirildi. En acımasızı Çarist birliklerinin 19. yüzyılın ikinci yarısında, Çerkeslerin Sultanın Türkiyesi'ne tahliye edilmesi için  Karadeniz kıyılarına ittikleri zamandı. Eldeki mevcut verilere göre, Rus-Kafkas savaşı sırasında, binlerce yerleşim yeri yakıldı. ...Bu korkunç suçlara tanık olan Karadeniz kıyı şeridinin başkanı General A. Raevsky şunları yazdı: “Eylemlerimiz, İspanyollar tarafından Amerika'nın ilk fethinde yapılan katliamlara ve yaratılan felaketlerine benziyor, ama burada ne vatanseverlik ne de kahramanlık görmüyorum... Tanrıdan dilerim, Kafkasya’da yürütülen bu kanlı savaş Rusya’nın tarihinde  Amerika’nın ilk fethi sırasında ispanyolların yaptıkları katliamların ve yarattıkları felaketin  bıraktığına benzer kanlı bir iz bırakmaz ".

Çarlık ordusunun zulmünün ve buna bağlı eylemlerinin basit bir listesi bile birçok sayfa alacaktır. Ancak bu verdiğim birkaç örnek bile şöyle demem için yeterli olur:  Çarizm, sadece kendi özgürlüğünü ve yurdunun bağımsızlığını savunduğu için, Çerkeslere karşı eşi görülmemiş bir soykırım eylemi gerçekleştirdi. Çarlık tarihçisi R. Fadeev'e göre, "Çarlığın Kuban ötesi topraklara ihtiyacı vardı, ancak orada yaşayan insanlara ihtiyacı yoktu."

İnsanlık tarihinde birçok işgal savaşı yaşanmıştır. Ancak, bunlardan  hiç birisi Rus çarlığı’nın Çerkes halkına karşı gerçekleştirdiği katliamlar  ve işlediği suçlarla kıyaslanamaz. Kendisini Çerkes halkının önemli bir bölümünün fiziksel imhasıyla sınırlamadı – Kalanların büyük bir kısmını (yüzde doksanını) tarihi anavatanlarının dışına, büyük çoğunluğunu Osmanlı İmparatorluğu’na sürmüştür. Bu zamana kadar, bu vandalist eylemi haklı gösteren birçok versiyon var. Ama gerçek şu ki: Çarlık tarafından Çerkesyaya karşı yürütülen katliam savaşı olmasaydı, Çerkesya’nın “etnik temizliği” politikası olmasaydı, anavatanına duyduğu sevgiyle, onun özgürlüğü için yüz yıl boyunca savaşmayı göze alan, tek bir Çerkes bile dudaklarında ağıtlarla, verimli topraklarını, mülklerini, nehirlerini, bahçelerini, ormanlarını, dağlarını ve atalarının mezarlarını bırakıp yurdunu terk etmezdi.

“Dağlıların Sürgünü” makalesinde ünlü Rus tarihçi A. Berget şunları yazdı: “Rus ordusu yerleşim yerlerini yakıyordu ve oraların sakinlerini denizin kıyısına sürüyor ve buradan Türkiye'ye göndermek üzere zorla mavnalara dolduruyordu.”

Çok sayıda kaynağa göre, sürgünlerin yüzde 50'sinden fazlası açlık, soğuk ve hastalıklardan dolayı yolda öldüler.  “Dünya Gezgini Gazetesi“ 1871’de şunları yazdı: ‘’...Bir yıl sonra, üçte ikisi öldü ... Batum’un yakınına yerleşen 22.000 göçmenden sadece 7000 kaldı; Samsun'a yerleşen 30.000 kişiden sadece 1800'ü kaldı, yani  binlerce insan da Osmanlı topraklarına ulaştıktan sonar öldü. ”

Kafkasya I. Drozdov'daki Çarlık Askeri Politikasının propagandacılarından biri, "insalığın başlangıcından bu yana bir halkın başına böyle, bu boyutlarda bir felaketin geldiği nadiren görülmüştür." Diye yazdı. Zorla, zulümle sınır dışı edilen Çerkeslerin kaderi trajedi ile doludur:  içinde zulüm, aşağılanma, dışlanma olan bir kaseden içtiler ... Rusya’nın tarihi Çarlık zamanında da, Sovyetler Birliği döneminde de farklı halkların ve insanların sürgün edilmesinin örnekleriyle doludur. Ancak, Çerkeslerin tarihi ana yurtlarından sürgün edilmesi ve onun yarattığı sonuçlar benzersizdir. Çünkü Çerkeslerin yaşadıkları toprakları istiyorlardı ve bunun dışında Çerkes halkına karşı öne sürdükleri bir gerekçe/suç yoktu. Çerkes halkının da kendi yurdunu ve özgürlüğünü savunmaktan başka bir amacı/suçu yoktu.

Askeri operasyonlar bir kısım halkları tamamen yok etti: Makhos, Zhanne, Hegaki, Ubykh ...Çerkesya topraklarındaki (yaklaşık 53 bin) Çerkesler, Askeri sömürge yönetimince en kolay kontrol edilebilecek şekilde görünürlüğü olan Kuban bataklıklarına ve düzlüklerine yerleştirildiler. Savaşın bitiminden otuz kırk yıl sonrasına kadar da Türkiye’ye göçlerin sürmesi; Dayanılmaz yaşam koşulları (zaten yetersiz arazi tahsislerinin sürekli olarak azaltılması, serbest hareket imkanından yoksunluk, bir kişinin eyleminden tüm köyün sorumlu tutulduğu dairesel bir kefalet sistemi) nedeniyle meydana gelmiştir ve bunlar normal göç değil sürgünün devamı niteliğindedir. Anayurttan ayrıldıktan sonra geri dönüş mümkün değildi, bunun olabilmesinin önünde Çarlığın politikaları ve kanunları güçlü bir şekilde engeldi. Adeta imkansızdı.

(Shogen Faruk Arslandok tarafından Türkçeye Çevrilmiştir).

Filoloji Bilimleri Doktoru, Profesör.

Комментарии 0

      Последние публикации

      Подписывайтесь на черкесский инфоканал в Telegram

      Подписаться

      Здравствуйте!
      Новости, оперативную информацию, анонсы событий и мероприятий мы теперь публикуем в нашем телеграм-канале "Адыгэ Хэку".

      Сайт https://aheku.net/ продолжает работать в режиме библиотеки.